Türkiye’nin Kronik Sorunu

Türkiye’nin Kronik Sorunu

Prof.Dr. Mehmet Sait BUĞDACI

Ülkemizde 30 yıldır süren Türkiye tarihinin en uzun süren isyan hareketinin adı PKK.

Doğu Anadolu halkı yakın tarihimiz açısından değerlendirildiğinde Maraş, Antep, Urfa illeri yabancılara karşı halk hareketi ile bağımsızlığını elde etmiştir. Bu nedenle kahraman, gazi ve şanlı isimleri ile taltif edilmişlerdir.

Burada en önemli nokta : Doğu halkı Türkiye Cumhuriyeti kuruluş mücadelesini farklı bir millet olmalarına rağmen aynı mücadelenin bir parçası olarak algıladı. Bu nokta çok önemlidir; zira hangi unsurlar başta bağlayıcı iken sonraları bu unsurların kaybı ile doğu halkından bir gurup bağlılık duygusunu isyan hareketi ile neticelendirecek kadar kaybetti.

İşte sorunun kaynağı ve çözümünün bulunduğu nokta burası.

İlk kürt orjinli isyan Şeyh Sait isyanıdır. Bu isyan 1925 yılında gerçekleşmiştir. 1924 yılında halifelik fesh edilmiş ve halife Abdulmecidin görevine son verilmiştir. Bundan bir yıl sonra Şeyh Sait isyanı tesadüf müdür yoksa halifelik müessesinin kalkmasına reaktif bir hareketmidir tartışılır. Ancak farklı milletlerin ümmet ve halife çatısı altında bağlayıcılık unsuru olduğunu düşünüyorum. Tek başına rolü var mıdır bilemem ama katkısının olduğunu düşünüyorum.

PKK hareketi marjinal sol bir örgüt hareketi olarak başlamıştır. Ancak sağ ve Sünni görüş sahiplerini de kazanma çabası içerisindedir. Bu çaba sonuç verdiği takdirde sorunun boyutunun tamamen değişeceği açıktır. Sünni-şafii muhafazakar çoğunluk kürt halkının dini değerlere saygısızlıkla kazanılması mümkün değildir. Sorunun bir boyutunun bu olduğu kanaatindeyim.

Farazi olarak PKK’nın bir devlet kurduğunu düşünelim. Kürt halkından muhalif düşünenlerin –ki azımsanmayacak çoğunluktadır- durumu için iyi şeyler olmayacağı kesindir. Lokal askeri birlikler oluştuğunda bekası için mevcut mücadele birlikleri çevre ülkelerden hiçbirine karşı mukavemet edecek güçte değildir. Bu nedenle de kendi savunduğu halk da dış güçlerden korunmayabilir.

Tarihte Roma imparatorluğu anadoluda büyük bir dirençle karşılaşmadan ilerlerken bu bölgeye ait bir ülke olan Kommagene krallığı ile ayları bulan ciddi mücadele vermiştir. İslam orduları Hz. Ömer zamanında bu bölgeye ulaştıktan sonra –o dönemdeki adıyla avasım bölgesi- yönünü Pers krallığı ve Azerbaycan taraflarına yöneltmiştir. Bu yönelimin nedeni doğu Anadolu bölgesinin dirençli arazi yapısının büyük zayiat nedeni olması ile ilişkili olabilir.

Kanuni Sultan Süleyman bu bölgeyi mektuplarında adlandırırken kullandığı isimlendirme bugün bile telaffuzundan çekindiğimiz isimlendirmedir.

Ancak Kanuni bölgeyi ismiyle cismiyle arkasına aldığından dolayı kaygısızdı.

Bu nedenle de Kanuni dönemi önemli ve incelenmelidir.

Sorunların çözümü hastalıklara benziyor. Genellikle cerrahi ya da medikal tedavi uygularız. Cerrahi kür sağlarsa başka tedaviye gerek yoktur. Ancak cerrahi kür sağlamazsa medikal tedavi ile hastanın ömrü uzatılmaya çalışılır.

Cerrahi tedavi her iki taraf için de kür sağlamamıştır.

Ve sorun kronikleşmiştir.

Sorun reversibl aşamada mıdır?

Bence evet ama irreversibl aşamanın hemen yanında gibi durmaktadır.

Umarız yıllardır acı çeken iki kardeş millet bu acıdan kurtulur.

5.350 görüntüleme

Yazarın Diğer Yazıları